Atatürk Nasıl Asker Oldu? Bunu Bütün İzmir Mi Biliyordu?
Atatürk’ü düşününce aklınıza hemen ciddi, vakur bir figür mü geliyor? Evet, haklısınız. Ama gelin bir de bu adamın nasıl asker olduğunu bir gözden geçirelim. Hani, belki de hiç düşündüğünüz gibi bir yolculuk değil bu. Nasıl mı? Gelin biraz mizahi bir bakış açısıyla bakalım, Atatürk nasıl asker oldu, belki bir nebze daha farklı görürsünüz.
Çocukluk Hayalleriyle Başlayan Askerlik Serüveni
Hadi bakalım, bir hayal kurun. Küçük bir çocuk, okulda dersini dinlerken birden aklına “Ben asker olacağım!” der. Gerçekten de Atatürk, ilk başta tam olarak böyle bir çocuk değildi ama… Hadi, beni anlamadınız! Şöyle bir örnek vereyim: Atatürk, Selanik’teki okullarından birinde sınıfta, öğretmeni “Kim büyüyünce ne olacağına karar verdi?” diye sorduğunda, Atatürk’in “Asker olacağım!” dediği anlatılır. Ama tabii ki, kimse ona “Vay be, tam zamanında bir karar!” demedi, çünkü o dönem Selanik’te askerlik diye bir şey gerçekten zorlu bir meslekti.
İç ses: “Büyük ihtimalle, 10 yaşında bir çocuk, ‘Asker’ derken, geleceğini tahmin edemezdi. Ama 25 yaşında bir adam olarak, ‘Vay be, bu adam nasıl bu kadar vizyoner olur?’ demek de harika.”
Osmanlı’da Bir Eğitim: Hani Şu Askere Alınıp, Hemen Komutan Olma Havası?
Atatürk’ün askerliğe giriş hikayesi, bir anlamda bizim bu dönemdeki “ne kadar asker olsam?” krizlerine benzer. Düşünsenize: O dönem gençler için askerlik, sadece cephede kahraman olmak değil, aynı zamanda eğitim ve bilgi birikimiyle yapılan bir yolculuktu. Atatürk, ilk olarak 1893’te Manisa’da askeri okula yazıldığında daha 13 yaşındaydı. Bence o zamanlar biraz “Fazla ciddiyim, biraz çocuksu görünmesem?” diyen bir tavrı vardı, ama kim bilir!
Bir gün “Tebrikler, sen artık askersin!” dediklerinde, “Evet, tamam da bu işin şehri ne zaman, ‘yaz tatili’ ne zaman?” diye düşündüğüne eminim. Ama o, okulunu çok ciddiye alıp, askeri disipline ve eğitime öyle bir odaklanmış ki, onu takip eden yıllarda tam 1905’te kurmay yüzbaşı olmuş. Yani, düşündüğünüz gibi, Atatürk’ün askerlik macerası bir anda başlamadı. Hem ders çalışmak hem de her zaman bir adım önde olmak gerek!
İç ses: “Yani, öyle baştan her şey çok kolay gitmemiş. Ama şimdi bu kadar parlak ve eğitici bir tarih yazınca insan şöyle düşünüyor: ‘Bir kere de ben böyle dedim ya…'”
Hayatın “Dönüm Noktası”: Çanakkale’deki Askerlik
Atatürk’ün askerlik yolculuğundaki en önemli dönüm noktalarından biri, Çanakkale Savaşı’na katıldığı dönemde yaşandı. Şimdi biraz “film sahnesi” gibi olacak ama, şöyle düşünün: Çanakkale’ye giden Atatürk, bir yanda düşman askerleri, diğer yanda cephedeki her türlü zorlukla baş başa kalıyor. Ama o, aynı zamanda o kadar cesur ki, “Hayatın ya da ölümün tam burada!” demek gibi bir şey var.
Tabii, o kadar kolay değil. Bir gün, Mustafa Kemal’i askerlere seslenirken düşünün. Yani, arka planda belki de bir dağda rüzgar estikçe sesini duyanlar bile olabilir. Ama bu esnada bir asker, Atatürk’e bakarak “Ne diyorsunuz, komutanım?” diye sorabilir. Cevap ise kısa ve öz: “Her şeyin başı cesarettir!”
Bunu söyledikten sonra düşman askerlerine karşı soğukkanlı bir şekilde mücadele ederken, “Vay be! Herkes bu adamı takip eder!” dedirtmiş olabilir. Zaten savaşın sonunda, Atatürk sadece bir komutan değil, aynı zamanda halkın gönlünde taht kurmuş bir lider olmuştu.
Herkes Bunu Biliyordu, Değil Mi?
Şimdi izleyin! Atatürk, “Asker nasıl olunur?” sorusunu, pek çok insanın hayatını değiştiren bir noktada cevapladı. O asker olduktan sonra, aslında bir halkın kaderini değiştirdi. Tıpkı, “Ben asker olacağım!” dediğinde ne kadar ciddi bir şey yaptığını anlamayarak okula yazıldığında olduğu gibi, hayatında da pek çok kez “Vay be, ben ne yapıyorum?” dediği anlar olmuştur. Ve biz de, bu anları her gün hatırlayıp, bu büyük askerliği anlamaya çalışıyoruz.
İç ses: “Bursa’da şu an yine kahve içiyorum ve ben de bir yandan hayalini kurarak, ‘Acaba ben de bir Atatürk gibi lider olabilir miyim?’ diye düşünüyorum… Tabii ki, oradaki rüzgar ve kafa karıştırıcı anlamlar bir kenara!”
Sonuç: Askerlik, Eğitim ve Liderlik Bir Arada
Atatürk’ün askerlik serüveni, aslında herkesin kolayca tahmin edebileceği bir hikaye değildi. Onun askerliğe adım atarken karşılaştığı her engel, sonunda onu sadece bir asker değil, aynı zamanda bir lider yaptı. Yani “Atatürk nasıl asker oldu?” sorusunun cevabında sadece askerlik değil, bir vizyon, bir liderlik ve derin bir eğitim var. Bugün bizim de takıldığımız konularda, bazen “Hadi, bu sefer ben de bir lider gibi düşünmeliyim!” dediğimizde, belki de Atatürk’ün öğrenciliği ve askerlik yolculuğuna dair başka bir açıdan bakabiliriz.
Sonuçta, askerliğin sadece kışlalarda değil, hayatın her alanında bir disiplin ve cesaret gerektirdiğini Atatürk bize gösterdi. Ve ben burada, kendi hayatımda küçük hedeflerime ulaşırken, yine bu cesaretten ilham alarak ilerliyorum.